Berna Kurt / 23 Mart 2007
Garajİstanbul, alternatif dans projelerinin buluşma zemini olmayı sürdürüyor. Hareket Atölyesi’nin Şubat ayında bu sahnede sergilediği İnsan(lık) Hali, 2 ve 3 Nisan’da, saat 20.00’de tekrar oynanacak… Hareket Atölyesi, 1999 yılında bir “atölye çalışması” olarak kurulmuş. Grup, farklı yaş (23-67 arası) ve altyapılardan gelen kadınlardan oluşuyor. İkinci profesyonel projeleri İnsan(lık) Hali’nde kendileriyle dalga geçmek isteyen grup, hayatlarındaki hoşnut olmadıkları ironik durumların parodisini[1] yapmış:
…. Kendi halimize acıyarak, gülerek, isyan ederek, cinnet geçirerek, dalga geçerek ve daha bir çok ruh hali içinden bakarken aklımıza gelenler… belki de eleştirisini yaptığımız herşeyin kendimizde de olduğunu bilmekten kaynaklanan bir ruh geçmesi hali, ya da sıkıntılı anların ötesinde bir iç geçirme, iç dökme biçimi ve belki de böylece göze görünür hale gelenlerle
birlikte bir öteye geçme umudu… bir (lık) hali güzellemesi …[2]
İnsanlığın traji-komedisinin yapıldığı bir kurgular bütünü olarak tanımladıkları gösteri, disiplinler arası bir çalışma: ses/metin, müzik, hareket/dans/tiyatro bir arada kullanılmış. Bedensel olarak icra edilen oyunlar bir araya getirilmiş ve neticede farklı okumalara açık bir gösteri meydana gelmiş. Değişik çağrışımlar oluşturan en önemli unsurlardan biri sahne dekoru. Her bölümde farklı bir şekilde kullanılan naylonlar, büyüklü küçüklü alışveriş ve çöp poşetleri; yüzleri, bedenleri, belki de kimlikleri saklayıp ortaklıkları öne çıkarıyor… Örneğin bir sahnede, kocaman bir naylonun altındaki oyuncular; güzel, hüzünlü bir müziğe uyarak tedirgin bir biçimde yürüyorlar. Ortak bir ritmde sürekli yer değiştirerek ilerleyen kadınlar, kadınlık deneyimlerindeki ortaklıkları imliyor gibiler; belki de istenmeyen bir göçü ya da yerinden edilmeyi, belki de sadece sıkıntıyı ya da tedirginliği… canlandırıyorlar. Kurulan atmosferleri destekleyen müzikler, gösterinin ritmik yapısını da belirlemiş. Seyirciye dönük 10 kadın oyuncunun düz bir çizgide senkronik olarak icra ettiği hareketler ve fiziksel oyunlardan oluşan ilk sahne ile oyuncuların gönüllerince dans ettikleri son sahne, hem ritmik yapıyı hem de seyirciyle kurulan iletişimi güçlendiriyor. Gösteriden sonra akılda kalan temel unsurun “samimiyet” olduğu söylenebilir. Seyirciyle kurulan sıcak ilişki, gösterinin en pozitif yönlerinden biri. Kendi ihtiyaçlarından yola çıkan oyuncuların doğaçlamalarla oluşturduğu sahneler, ifade biçimlerini kolaylaştırmış. Seyircinin de icracıların deneyimleriyle ortaklık kurabilmesi, bir çeşit paylaşım ortamı oluşmasını sağlıyor. Böylece seyirciyle içten ve doğrudan bir ilişki kurulabiliyor.[3] Ayrıca ideal dansçı bedeni imgesine uymayan bedenlerin temsili, virtüozite kaygısının bulunmaması, seyirciyle demokratik bir ilişkinin kurulmasına katkıda bulunuyor. Dansçıları seyrederken “büyülenmeye” alışkın İstanbullu seyirci için tüm bunlar tabii ki önemli yenilikler…
Gösterinin temsil ettiği farklı sahneleme anlayışı, hareket dramaturjisi ve beden politikası, 70’li yılların sonlarından bu yana gündemde olan “sanatı gündelik olana yakın kılma, demokratikleştirme, tabana yayma” gibi tartışmaları bir anlamda pratiğe geçirdiği için önemli bir yerde duruyor. İnsan(lık) Hali, İstanbullu dansseverlerin ve dansı pek de sevmediğini düşünenlerin seyretmesi gereken bir çalışma…
[1] Sanatla 30 Dakika programı, TV8,15 Mart 2007.[2]http://www.biletix.com/webbiletix/wtsEvent.do?eventCode=HGR12.
[3]Jeanie K. Forte, Women’s Performance Art adlı makalesinde, kadın dansçının yaşadığı ve pek çok kişinin paylaşılabileceği “kadınlık deneyimleri”nin sahneye taşınmasının seyirciyle doğrudan bir ilişki kurarak eril bakışa dayalı teşhirciliği yıkabileceğini söyler. Burada da dansçıların sergilediği “insan(lık) halleri” alışıldık teşhirci sahneleme anlayışını yıkıyor ve seyirciyle sıcak bir ilişkinin kurulmasına katkıda bulunuyor. (Jeanie K. Forte, Women’s Performance Art, The Routledge Reader in Gender and Performance,ed. by Lizbeth Goodman with Jane de Gay, 1998, 37. Bölüm, s: 236-240).